Cumhuriyet Halk Partisi’nin üç önemli çıkmazı

04:003/11/2024, Pazar
G: 3/11/2024, Pazar
İhsan Aktaş

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), sürekli olarak bu ülkenin kurucu partisi olmakla övünen, 75 yıldır arızi bir dönem hariç iktidardan uzak kalan ve ülke meselelerine yabancılaşmış bir partidir. CHP, sürekli ülke gündeminde var olan tartışmaların bir parçası olmuştur; haklarını vermek lazım, şartlar ne olursa olsun, bazen kendi gayretleriyle, çoğu zaman iktidara yakın kanalların gündem yapmasıyla medyada var olmanın aslan payını kendi hesaplarına yazdırmayı başarıyorlar. Cumhurbaşkanlığı seçiminden

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), sürekli olarak bu ülkenin kurucu partisi olmakla övünen, 75 yıldır arızi bir dönem hariç iktidardan uzak kalan ve ülke meselelerine yabancılaşmış bir partidir. CHP, sürekli ülke gündeminde var olan tartışmaların bir parçası olmuştur; haklarını vermek lazım, şartlar ne olursa olsun, bazen kendi gayretleriyle, çoğu zaman iktidara yakın kanalların gündem yapmasıyla medyada var olmanın aslan payını kendi hesaplarına yazdırmayı başarıyorlar.

Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce Kriter dergisi, Star, Açık Görüş, Daily Sabah ve birçok farklı dergide CHP ile ilgili analizler yaptım. 1950 yılından bu güne kadar bu partinin neden iktidardan uzak kaldığını anlamaya çalıştım. Özellikle Muharrem İnce’nin CHP kurultayında genel başkan adayı olduğu dönemde, tek parti üzerine yapılan doktora çalışmaları, kongre tartışmaları ve 50 sonrası bizzat parti yönetiminin Anadolu’ya gönderdiği müfettiş raporlarını inceledim.

Müfettiş raporlarında partinin üç ağır sorunu tespit edilmiştir. 75 yıldır bu sorunlar varlığını sürdürmekte, ancak her üç soruna da sağlıklı bir çözüm bulunamamıştır:

1. Halkla aramızda ciddi sorunlar var,
2. Milletin tarihi ile aramızda sorun var,
3. Bu ülkenin asıl unsuru olan dindar ve muhafazakârlarla aramızda sorun var.

Bu tespitlerden sonra bu yazıda doğrudan bu durumun analizini yapmayacağım; bu konuyu derinlemesine SETA Vakfı’nın kriter dergisinde değerlendirmiştim. Bugün CHP’nin üç çıkmazından bahsedecek olursak:

1. Liderlik krizi
: Kemal Kılıçdaroğlu’nun uzun yıllar süren genel başkanlık serüveninin Ekrem İmamoğlu tarafından sonlandırılması, partide genel başkanlık krizinin çözüme kavuştuğu hissini oluşturmuştu. Ancak Türkiye’nin siyasi tarihi ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin parti içindeki hizipçi gerçekliği, bu durumun bir çözüm değil, aynı zamanda yeni bir kriz olduğunu göstermektedir. İmamoğlu’nun beklentisi, Özgür Özel genel başkan olduğunda partiyi kendi namı hesabına yöneteceği yönündeydi. Ancak hizipçi bir parti olan CHP’de bir isim genel başkanlık koltuğuna oturduktan sonra bu makam bir güç makamıdır ve etrafında kendi taraftarlarını toplar. Özgür Özel, partinin soğuk savaştan kalma batıdan güç devşirme yönteminin dışında, yerli bir söylem oluşturarak İmamoğlu’ndan ve Kılıçdaroğlu’ndan farklılaştığını vurgulamıştır. Bu yeni yaklaşım, Türkiye ortalamasında kabul görmektedir.

İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayını bugünden açıkça belirtme baskısına direndiği ve emanetçi bir genel başkan olmadığını kalın harflerle vurguladığı dikkat çekmektedir. Mansur Yavaş’ın varlığı da önemli bir faktördür. Geçtiğimiz ay Genar Türkiye Raporu aboneleri için yaptığımız araştırmada, Mansur Yavaş’ın olası bir adaylık durumunda İmamoğlu ve Özel’den daha fazla kamuoyu desteğine sahip olduğu görülmüştür. Adaylık için partideki kafa karışıklığının bir sebebi de budur.

2. DEM ile yapılan siyasi ittifak
: Bilindiği gibi Demokratik Bölgeler Partisi (DEM), hiçbir zaman terör örgütünden bağımsız bir politika üretme yeteneğine ve imkânına sahip olmamıştır. Her ne kadar sürekli olarak devlet suçlansa da, onları zapturapt altında tutan doğrudan PKK’dır. Bir yanda siyaset üretim yasağı olan DEM, diğer yanda siyasetin Kürt meselesi ve Alevilik gibi konularda kayda değer bir çözüm üretmeyen CHP ortaklığı…

Bu durum CHP tabanının DEM’lileşmesi gibi bir durumu ortaya çıkarmaktadır. İki tarafın ayrı ayrı tedirginlikleri vardır: DEM tarafı, CHP’nin temsil ettiği Kemalist ideolojinin gençler arasında yayılmasından endişe duymakta; CHP tabanı ise iktidar öfkesine yenik düşerek günbegün HDP ve PKK tezlerini savunur hale gelmektedir. Bu sürecin nereye evrileceğini takip edeceğiz.

3. CHP’nin rasyonel seçmenle yüzleşmesi
: Uzun yıllar CHP, %22 civarında bir oy kitlesi ile muhatap olmuştur. Son yerel seçimde ise geleneksel seçmeninin dışında %10’luk yeni bir seçmen kitlesiyle tanışmıştır. Bu kitle, rasyonel bir sosyolojiye dayanır, siyaset bekler; hizmet bekler, sadece Erdoğan karşıtlığından dolayı partinin kapısında beklemez. Özellikle DEM partisiyle ortaklık ve partinin rasyonellikten uzaklaşması bu kitle tarafından dikkatle takip edilmektedir.

Siyasetin içeriğine kafa yormayan, siyaseti şablon cümleler ve medya etkinliği ile yöneten CHP’nin bu sorunları nasıl aşacağı, sadece parti açısından değil, ülke siyaseti açısından da oldukça önem arz etmektedir.

#politika
#CHP
#İhsan Aktaş